Böbrek Kanseri - Keytruda İlaç İçin Kazandığımız Davanın Sonucu !!
- Av.Dr. Türker Fatih ÇİÇEK
- 5 gün önce
- 5 dakikada okunur
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA . İŞ
MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2024/
KARAR NO :2025/
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLLERİ : Av. TÜRKER FATİH ÇİÇEK
DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
VEKİLLERİ :
DAVA : İş (Kurum İşleminin İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/11/2024
KARAR TARİHİ : 10/04/2025
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/04/2025
Mahkememizde görülmekte bulunan İş (Kurum İşleminin İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
Davanın Özeti
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı 'ın yüksek riskli berrak hücreli böbrek kanseri hastası olduğunu, Özel Memorial Şişli Hastanesi'nde tedavisinin devam ettiğini, hastalığı ile ilgili SUT kapsamındaki tüm ilaçları kullanmasına rağmen tedavisinde herhangi bir gelişme kaydedilmediğini, tedaviyi yürüten doktorlar tarafından "Pembrolizumab" etken maddeli "Keytruda" isimli ilacı kullanılması gerektiğinin belirtildiğini, ilacın temini için davalı Kuruma başvuru yapıldığını, SGK Ankara İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin tarih ve sayılı yazı ile başvurunun reddedildiğini beyanla ilaç bedelinin Kurum tarafından karşılanması gerektiğinin tespiti ile Kurumun taleplerini reddeden işlemlerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurularak bedellerinin kesinti yapılmaksızın davacıya ödenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevabın Özeti
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; bahse konu ilacın müvekkili Kurumun mevzuatı kapsamında, Sağlık Uygulama Tebliği Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesinde (EK-4/A) yer almadığından dolayı karşılanamadığı belirterek davanın reddini istemiştir.
İlgili Hukuk ve Somut Olayın Değerlendirilmesi
5510 sayılı yasanın 63. maddesi, Genel Sağlık Sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmalar halinde sağlığını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kalkmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerini düzenlemektedir. Anılan maddenin (b) bendi ise, "Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler." şeklindedir.
Yukarıda açıklanan 5510 sayılı yasanın 63.madde hükmü gözetildiğinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kişilerin hastalanması halinde sağlıklarına kavuşmaları için sağlık hizmetlerinin finansmanının sağlanması yükümlülüğü vardır.
Anılan yasanın 64.maddesi ise; "Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri" başlığını taşımaktadır. Madde hükmüne göre;
a) Vücut bütünlüğünü sağlamak amacıyla yapılan ve iş kazası ile meslek hastalığına, kazaya, hastalıklara veya konjenital nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan durumlarda yapılacak sağlık hizmetleri dışında estetik amaçlı yapılan her türlü sağlık hizmeti ile estetik amaçlı ortodontik diş tedavileri.
b) Geleneksel, tamamlayıcı, alternatif tıp uygulamaları ve Sağlık Bakanlığınca izin veya ruhsat verilmeyen sağlık hizmetleri ile Sağlık Bakanlığınca tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri.
c) Yabancı ülke vatandaşlarının; genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayıldığı tarihten önce mevcut olan kronik hastalıkları,
Somut olayda, davacının tedavisi 64.madde kapsamında kalmamaktadır. Finansmanı gereken sağlık hizmetleri kapsamındadır. Kullanılması zorunlu olan ilacın SUT kapsamında kalmaması nedeniyle bedelinin karşılanmaması yasal yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 60.maddesinde düzenlenen Sosyal Güvenlik Hakkı ile çelişir. Sosyal Güvenlik Hakkı kapsamında devletin Sosyal Güvenliği sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı Anayasa hükmüdür. Diğer yandan Anayasanın 56.maddesi sağlık hakkını bu kapsamda da yaşama hakkını düzenlemekte olup, anılan madde;
"Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir. " şeklindedir. Bu madde kapsamında baktığımızda da herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak devletin yükümlülüğüdür.
Davacının tedavisi diğer bir anlatımla hayatını sağlıklı yürütebilmesi için hekim tarafından tedavisi için gerekli ilacı kullanmasının zorunluluğu açıktır. Bu husus yaşama hakkı ile doğrudan ilintilidir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3.maddesinde de; "yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır" düzenlemesi bulunup, 22.madde de "Sosyal Güvenlik Hakkı", 25/1.maddede ise "Sağlık ve Tıbbi Bakım Hakkı ve geçim sıkıntısı bulunması halinde Güvenlik Hakkı" kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90.maddesinde de milletlerarası anlaşmaların bağlayıcılığı düzenlenmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 90.madde hükmü uygulamasına diğer bir anlatımla İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi hükümlerine başvurmadan bile yukarıda değinilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56 ve 60.madde hükümleri davacının sağlıklı yaşama hakkı ve sosyal güvenlik hakkı kapsamında kullandığı ilaçların bedelini Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmasının zorunlu kılmaktadır. Gerek 5510 sayılı yasanın 63.maddesi, gerekse Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56 ve 60.maddeleri ve Evrensel Hukuk İlkeleri kapsamında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi birlikte değerlendirildiğinde davacının ilaç bedellerinin kurum tarafından karşılanması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Mahkememizce Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden sağlık kurulu raporu aldırılmış olup raporda; Davacı hastada yapılan ameliyatlar sonrasında hastalığın ortadan kaldırıldığı, geride saptanabilir hastalık kalmadığı kabul edilmektedir ancak hastalığın nüks etme riski yüksektir. Adjuvan tedavilerdeki amaç nüksü engellemek veya geciktirmektir. Davaya konu ilaç olan pembrolizumab etken maddeli ilacın davacı hasta gibi yüksek riskli, geride gösterilebilir hastalığı olmayan, metastazektomi yapılmış hastalarda adjuvan amaçlı kullanımı ile genel sağkalımda iyileşme olduğu gösterilmiş olduğundan kullanımı hayati öneme haiz ve zorunludur. İlaç berrak hücreli renal hücreli karsinomları hastaların adjuvan tedavisinde komplet metastazektomi ve nefrektomi yapılmış hastalarda 1 yıl süre ile 200 mg dozunda 3 haftada bir kullanılmaktadır. Bu hususlar ilacın daha önce yapılmış olan klinik çalışmaları ve ilacın kısa ürün bilgisi ile belirlenmekte, tıbbı onkoloji uzmanları tarafından uygulanmaktadır. Bu koşullar davacı hasta özelliklerine uymaktadır. Davaya konu ilaçla yapılacak olan tedavi, alternatif seçenek olan tedavisiz izleme göre daha etkin ve yararlıdır. Dosya içerisinde mevcut çelişkili görüş, rapor veya karar bulunmamaktadır.İyileştirme kavramından anlaşılanın sigortalı hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususu olduğu göz önünde tutulmuştur"şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacının kullandığı ilacın bedelinin davalı kurum tarafından karşılanmamasının nedeni SUT kapsamında olmamasıdır. Yukarıda da açıklandığı gibi ilacın SUT kapsamında olmaması Devletin Sosyal Devlet niteliğine ve sağlık hakkını koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Hukuk Devleti İlkesinin asıl amacının temel insan haklarını sağlamak olduğu, en temel insan hakkının ise yaşam hakkı olduğu, dolayısıyla Hukuk Devletinin ilk görevinin en temel insan hakkı olan Yaşam Hakkını korumak olduğu tartışmasızdır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, sağlık kurulu raporu, birlikte değerlendirildiğinde aşağıdaki yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Davanın KABULÜ ile
1-Davacının tedavisi için gerekli bedellerinin KEYTRUDA ticari isimli Pembrolizumab etkin maddeli ilaç davacının tedavi süresi boyunca tamamının kesinti yapılmaksızın davalı Kurum tarafından karşılanması gerektiğinin TESPİTİNE, 2-İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin tarih ve İPTALİNE,
3-Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, sayılı kararının
4-Davacı tarafından yatırılan 427,60 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
5-Davacı taraf vekille temsil edildiğinden 30.000,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafın yaptığı 9.496,50 TL yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde resen yatırına iadesine, Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi'ne istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 10/04/2025
Katip E-imzalıdır Hakim E-imzalıdır
Comments