Bronş Veya Akciğer Malign Neoplazmı Tanısı - Tagrisso İlaç İçin Kazandığımız Davanın Sonucu
- Av.Dr. Türker Fatih ÇİÇEK
- 5 saat önce
- 6 dakikada okunur
T.C.
İSTANBUL . İDARE
MAHKEMESİ
ESAS NO : 2024/
KARAR NO : 2025/
DAVACI :
VEKİLİ : AV. TÜRKER FATİH ÇİÇEK
DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
VEKİLİ :
DAVANIN ÖZETİ : Davacı tarafından, "bronş veya akciğer malign neoplazmı" tanısı nedeniyle doktoru tarafından önerilen "Osimertinib" etken maddeli Tagrisso isimli ilacın bedelinin kesintisiz ve tam bir şekilde karşılanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, Süreyyapaşa Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin tarih ve sayılı işleminin; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali ile ödemesi yapılan 362.526,00 TL ilaç bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada yürütmenin durdurulması istenilmektedir.
SAVUNMA NIN ÖZETİ : Belirtilen ilacın Kurum tarafından karşılanması ve geri ödenmesinin mümkün olmadığı, dava konusu işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren İstanbul . İdare Mahkemesi'nce; işin gereği görüşüldü:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde, devletin nitelikleri sayılırken sosyal bir hukuk Devleti olduğu vurgulandığı; 5. maddesinde, devletin temel amaç ve görevleri sayılarak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmakla görevli olduğu belirtildiği; 17. maddesinin birinci fıkrasında ise, herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu kuralına yer verildiği, Anayasanın 56 maddesinde de, devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği; 60. maddesinde, herkesin, sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alıp teşkilatı kuracağı; 65. maddesinde ise, devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmiştir.
663 sayılı KHK’nın 27. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, “Görev alanına giren ürünlerin ruhsatlandırılması, üretimi, depolanması, satışı, ithalatı, ihracatı, piyasaya arzı, dağıtımı, hizmete sunulması, toplatılması ve kullanımları ile ilgili kural ve standartları belirlemek, bu faaliyetleri yürütecek kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilere izin vermek, ruhsatlandırmak, denetlemek ve gerektiğinde yaptırım uygulamak, laboratuvar analizlerini yapmak veya yaptırmak”, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 3/k maddesinde, “Koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde kullanılan ilaç, aşı, serum ve benzeri biyolojik maddelerin üretiminin ve kalitesinin teşvik ve temini esas olup, her türlü müstahzar, terkip, madde, malzeme, farmakopemamülleri, kozmetikler ve bunların üretiminde kullanılan ham ve yardımcı maddelerin ithal, ihraç, üretim, dağıtım ve tüketiminin, amaç dışı kullanılmak suretiyle fizik ve psişik bağımlılık yapan veya yapma ihtimali bulunan madde, ilaç, aşı, serum ve benzeri biyolojik maddeler ile diğer terkiplerin kontrolüne, murakabesine ve bunların yurt içinde ve yurt dışında ücret karşılığı kalite kontrollerini yaptırmaya, özel mevzuata göre ruhsatlandırma izin ve fiyat verme işlerini yürütmeye Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yetkilidir." hükmü yer almıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 62. maddesinde, "Bu Kanun gereğince genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür. Sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler yararlandırılır. Bu Kanun kapsamındaki kişilere sağlanacak sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile kişilerden alınan primlerin tutarı arasında ilişki kurulamaz." hükmüne; 63. maddesinde, "Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri şunlardır:(...)
b) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbi bakım ve tedaviler.(...)
f) Yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri. (...)" hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanun'un 'Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri'' başlıklı 64. maddesinde, ''Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri şunlardır: a)Vücut bütünlüğünü sağlamak amacıyla yapılan ve iş kazası ile meslek hastalığına, kazaya, hastalıklara veya konjenital nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan durumlarda yapılacak sağlık hizmetleri dışında estetik amaçlı yapılan her türlü sağlık hizmeti ile estetik amaçlı ortodontik diş tedavileri.
b) Sağlık Bakanlığınca izin veya ruhsat verilmeyen sağlık hizmetleri ile Sağlık Bakanlığınca tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri.
c) Yabancı ülke vatandaşlarının; genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayıldığı tarihten önce mevcut olan kronik hastalıkları,
d) 63 üncü maddeye göre yöntem, tür, miktar ve kullanım sürelerinin belirlenmesi sonucunda Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin kapsamı dışında bırakılan sağlık hizmetleri. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Kurumca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Kurumla sözleşmeli özel sağlık hizmet sunucuları ile Kurumla kısmi branş veya sağlık hizmeti alım sözleşmesi imzalamış olan vakıf üniversitesi sağlık hizmeti sunucuları, Kuruma bildirmiş oldukları hekimlerden sözleşme kapsamı branşlarda fiilen hizmet sunanlar tarafından verilen sağlık hizmetlerini, Kurumca belirlenen istisnalar hariç olmak üzere ve Kurum mevzuatına uygun olarak fatura edebilirler. Aksi takdirde, bu faturalara ait tutarlar Kurumca karşılanmaz.'' kuralı yer almaktadır. Yukarıda ayrıntılarına yer verilen düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; tüm yurttaşların yaşama haklarının, devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen "yaşama hakkı" yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil "sağlıklı yaşama hakkı"na sahip olmak anlamındadır.
Kişilerin sağlıklı olma hakkı bir kamusal korumaya tabi olduklarını ortaya koymaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi'nin 16/10/1996 tarih ve E:1996/17, K:1996/38 sayılı kararında, "Kişinin yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbiriyle sıkı bağlantıları olan, devredilemez, vazgeçilemez temel haklardandır. Bu haklara karşı olan her türlü engelin ortadan kaldırılması da devlete ödev olarak verilmiştir. Güçsüzleri güçlüler karşısında koruyacak olan devlet, gerçek eşitliği sağlayacak, toplumsal dengeyi koruyacak, böylece gerçek hukuk devleti niteliğine ulaşacaktır." gerekçesine yer verilmek suretiyle yaşam hakkının, dolayısıyla sağlık hakkının önemi vurgulanmıştır. Dosyanın incelenmesinden; Kanser tedavisi gören davacı tarafından, Osimertinib etken maddeli Tagrisso isimli ilaca ilişkin fatura bedelinin ödenmesi ve tedavi süresince kurum tarafından karşılanması talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Süreyyapaşa Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin tarih ve sayılı işleminin; iptali ile ilaç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Devletin, herkesin sağlıklı bir yaşam sürdürmesi için gerekli teşkilatı kurmakla, yaşam hakkını sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmakla ve sosyal güvenlik hakkını sağlayacak gerekli tedbirleri almakla görevli olduğu ve bu kapsamda sosyal güvenlik hakkına sahip kişilerin tedavi giderlerinin ödenmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi için, içlerinde davalı idarenin de yer aldığı bazı kurum ve kuruluşlara düzenleme yapma yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu yetkinin, planlama ve bazı düzenlemelerin yapılması amacıyla kullanılması gerektiği açık olup; yetkinin veriliş amacı aşılarak, ilgililerin sağlık hizmetine ulaşmasının engellenmesi veya ağır bir mali yük altında bırakılması sonucunu doğuracak şekilde uygulanması hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Olayda, kanser hastası olan davacının hastalığının tedavisinde kullanılması için uygun görülen Osimertinib etken maddeli Tagrisso isimli ilaç ilacın, tedavi sürecinin bir parçası olduğu, bu hususun Memorial Hastanesi'nin 08/10/2024 tarih ve 17117 sayılı raporuyla açıkça ifade edildiği, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun endikasyon dışı kullanımına onay verilmesi başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali talebi ile Ankara . İdare Mahkemesinin E:2024/ sayılı dosyası ile açılan davada, Mahkemenin 07.01.2025 tarih ve K:2025/ sayılı kararı ile işlemin iptal edildiği görülmüştür.
Uyuşmazlıkta, davacının hastalığı ve yukarıda bahsedilen sağlık raporları göz önüne alındığında dava konusu talebin yaşamsal öneminin bulunduğu, dolayısıyla sözü edilen ilaç bedelinin ödenmemesinin, 5434 sayılı Yasa kapsamında tedavi yardımından yararlanan davacının sağlıklı yaşam hakkı ve sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmayacağı anlaşıldığından, söz konusu ilacın tedavi süresince tamamının kesinti yapılmaksızın karşılanması ve ödenen ilaç bedellerinin iadesi talebiyle yapılan başvurunun reddine dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, davacının tedavisinde kullanılan ilacın bedelinin davalı idarece karşılanması gerektiği açık olmakla dosyada mevcut iki adet fatura bedeli olan 362.526,00 TL'nin davacının kendi uhdesinden ödenmiş olduğu görülmekle, 362.526,00 TL ilaç bedelinin kesinti yapılmaksızın idari başvuru tarihi olan 11/10/2024 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, davanın kabulü ile davalı idarece davacının talebinin kabul edilmemesi nedeniyle davacının uyuşmazlık konusu ilaç için ödemiş olduğu 362.526,00-TL bedelin idari başvuru tarihi olan 11/10/2024 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yapılan ve davacı tarafından sarfedilen 1.726,50-TL yargılama gideri ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 18.000,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan gider avanslarının kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere, 30/05/2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye
Comments