top of page
Ara

Küçük Hücreli Akciğer Kanseri Tecentriq (Atezolizumab) İlacın Olumlu Dava Sonucu

Güncelleme tarihi: 15 Oca

TÜRK MİLLETİ ADINA

YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C. İSTANBUL .İŞ MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR


ESAS NO : 2024/

KARAR NO : 2024

HAKİM :

KATİP :

DAVACI ( VEFAT) :

MİRASÇILAR :

VEKİLİ : Av. TÜRKER FATİH ÇİÇEK -

DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU

VEKİLİ :

DAVA : İş (Kurum İşleminin İptali İstemli)

DAVA TARİHİ : 20/06/2022

KARAR TARİHİ : 22/10/2024

KARAR YAZIM TARİHİ : 08/11/2024


Mahkememizde görülmekte bulunan İş (Kurum İşleminin İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili yapılan testlerde sol akciğerde kitle görülmesi üzerine akciğer kanseri tanısı konulduğunu, tarihinde biopsi ile patolojik olarak Akciğerin küçük hücreli kanseri olarak doğrulandığını, tarihli muayenede en kısa zamanda immunoterapi tedavisi uygulanması planlandığını, Hasta halen marker, mr pet ct ile takipte olup hastalığın seyrine göre onkoloğun önerdiği zamanlarda Tecentriq (Atezolizumab) tedavisi alması planlandığını, Hastaya verilecek Tecentriq tedavisi Onkoloğun reçetelemesiyle 1200 mg temin edilerek hastalığın seyrine göre gerektiğinde 21 gün arayla 1 kere 1200 mg'lık kür şeklinde verildiğini, İlacın kullanımı için tarihinde Endikasyon Dışı Kullanım izni alındığını, Hastanın kendi ekonomik durumu ilacı karşılamak için yetersiz olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumu ilaçlar için SUT kuralları nedeniyle ödeme yapmadığını, Hastaya faydalı olan tıp kurallarına uygun olarak kullanılan ilaçların ödemesinin yapılmaması açıkça hukuka aykırı olduğunu ve hastaları mağdur ettiğini belirtmiş, İlacın, müvekkilinin hayatını sürdürebilmesi için elzem olması, tıbben uygunluğunun Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun (TİTCK) verdiği Endikasyon Dışı Kullanım İzni ile ispat edilmiş olması, farklı endikasyonlarda SGK tarafından geri ödemesinin yapılması durumları gözönünde bulundurularak SGK nın ilacın geri ödemesinin yapılmasının reddine dair kararının tedbiren durdurulmasına ve tedavi sonuna kadar tecentriq (atezolizumab) ticari isimli ilacın ilaç bedellerinin tamamının davalı sosyal güvenlik kurumu başkanlığı tarafından kesinti yapılmaksızın karşılanmasına, ''TECENTRİQ'' ticari isimli ilacın geri ödemesinin yapılmasına ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun tarih ve sayılı taleplerimizin reddine dair kararının İptaline dair karar verilmesini talep etmiştir. Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili kurum tarafından yapılan işlemlerde kanun ve mevzuata aykırılık bulunmadığını, müvekkili kurumun dava açılmasına sebebiyet vermediğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Rapor tanzimi için dosya İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürlüğüne gönderilmiş, konusunda uzman onkologlar tarafından düzenlenen raporda özetle;


"Davaya konu olan Atezolizumab etken maddeli TECENTRİQ isimli ilacın kullanılmasının gerekli olup olmadığı hususunda; Dosyadan anlaşıldığı üzere Akciğerden yapılan TTİAB patoloji raporu ile KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KARSİNOMU tanısı konduğu, PET CT kemik metaztazları olduğu, extensive stage hastalık olduğu, Etoposid ve Platin ile beraber Atezolizumab verildiği görülmüştür. TİTCK başvurusuna ilgili kurum 4 kür etoposid ve platin ile birlikte sonra 6 ay süreyle monoterpi olarak onayladıldığı anlaşılmıştır. İleri (yaygın) evre, Evre 4 Küçük Hücreli Akciğer Kanserinde ilk seri tedavide etoposid ve platin kemoteral tedavisi ile beraber 4 kür sonrası idame tedavisi olarak tek başına Atezolizumab kullanımı uygundur. İlgili ilacın kullanımı ile ilgili klinik çalışma vardır ve klavuzlarda (NCCN ve ESMO) bu grup hastalıkta kullanımını önermektedir. İlgili ilacın kullanımı mevcut güncel yaklaşımda etkin tedavide yeri vardır ve doğru kullanılmıştır. İlaç ülkemizde ruhsatlıdır ancak Sosyal Güvenlik Kurumu geri ödemesinde değildir. Hastanın yaşam süresini uzatmaktadır. Hastalık ileri evre bir hastalıktır, bu grup hastalıkta yaşam süresi uzatmak esas hedeftir. Bu hedef doğrultusunda dava konusu olan ilaç yaşam süresini artırmış ve yaşam kalitesini bozmamıştır. İlgili ilacın hastalıkta ki etkinliği ve kullanım dozu büyük klinik çalışmalarla belirlenmektedir. Bu ilaç uygun dozda, endikasyonda ve uygun şema ile kullanılmıştır. İlgili hastalık doğası gereği hızlı gidişli veya yaşam sürelerinin kısa olduğu bir hastalıktır ve kemoterapiye ilgili immünoterapi ilacının eklenmesi sağ kalımı artırdığı bilinmektedir. Kullanım endikasyonu, dozu ve aralığı uygundur. İlaç sağ kalım avantajı nedeniyle ülkemizde ruhsatlıdır." şeklinde görüş bildirmişlerdir. Ek rapor tanzimi için dosya İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürlüğüne gönderilmiş, dosya konusunda uzman onkologlar tarafından düzenlenen ek rapordan özetle; İlacın kullanımı ile ilgili ilaç dozu ve kullanım sıklığı yapılan klinik çalışmalarda belirlendiğini ve bu nedenle bu hastada olduğu gibi ileri evre hastalıkta kullanım ile hastalığın tamamen yok edilemediğini, bu hastalığın tamamen yok etme tedavi ile hedeflenebilir bir hedef olmadığını, hayati öneme haiz olma hastalığı yok etmek olarak değerlendirildiğinde hayati öneme haiz öneme haiz olmadığını ancak bu hastada olduğu gibi ileri evre hastalıkta hedef hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılarak yaşam süresini artırmak ve bu tedavi bu hasta özelinde uygun ve bu hedef doğrultusunda kullanıldığını, davacının sağlığında ciddi, hızlı ve geri dönüşü olmayan bir bozulmaya ya da ölüme ya da yaşam beklentisinde ciddi azalmaya ya da yoğun acıya sebep olup olunmayacağı hususunda bu hususun hekim olarak cevap vermenin etik olmadığını, kemoterapi ve ilgili immünoterapi ilacının beraber kullanımının standart kol olarak tanımlanan kemoterapinin tekli kullanıma göre genel sağ kalımda artış sağlandığını, median progresyonsuz sağkalımda 1 aylık bir artış saptandığını ve istatistiksel olarak bu değerdeki artış katkısının anlamlı olduğunu, 12 aylık progresyonsuz sağkalımda %7,2 lik artış gösterildiğini şeklinde görüş bildirmişlerdir. Mahkememizin 2022/ Esas sayılı dosyası ile tarihinde davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiş olup, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi'nin tarih 2023/ Esas ve 2024/ Karar sayılı ilamı ile mahkememizce verilen kararın kaldırılmasına dair karar verilerek dosyanın iade edildiği ve dosyanın yukarıdaki esasa kaydedildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce yeni duruşma gün ve saati taraflara tebliğ edilmiş, yargılamaya devam olunmuştur.


DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, temel olarak davacının tedavisinde kullanılan ilacın bedelinin karşılanması istemine ilişkindir. Bu isteme ilişkin, uluslararası bir kısım düzenlemeler, ulusal mevzuat ilkeleri, emsal nitelikteki yaklaşımlar ile somut olayın niteliğinin değerlendirilmesi ile uyuşmazlığın çözümüne ulaşılacaktır.


Finansmanı Sağlanacak Sağlık Hizmetlerine İlişkin Hükümler :

İlk olarak Anayasa düzenlemeleri olmak üzere mevzuat hükümleri göz önüne alındığında, sosyal güvenlik hakkının iç hukukumuzda teminat altına alındığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında uluslararası hukukta bir çok metin de sosyal güvenlik hakkını teminat altına alan düzenlemeler getirmiş, söz konusu uluslararası hukuk düzenlemeleri devletimizce bu andlaşmalar onaylanmak suretiyle etkinlikleri arttırılarak iç hukukumuza taşınmış ve uyulması zorunlu hükümler haline getirilmişlerdir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesine göre “Herkesin yaşama hakkı hukuk tarafından korunur”. Yaşama hakkı, insan yaşamını korur. Yaşama hakkının koruma alanının sınırlarını devletin yükümlülükleri çizer. Sözleşme’nin 2. maddesi devlete üç tür yükümlülük yükleyecek şekilde yorumlanmıştır. Birincisi, devletin bireyi ‘öldürmeme yükümlülüğü’; ikincisi ‘yaşamı koruma yükümlülüğü’; üçüncüsü, ‘ölümü soruşturma yükümlülüğü’dür. Türkiye’nin Sözleşmenin 2. maddesinin (b) fıkrasında öngörülen yetkiye dayanarak, sadece hastalık ödeneklerine ilişkin III'ncü, ihtiyarlık yardımlarına ilişkin V nci, iş kazalarıyla meslek hastalıkları halinde yapılacak yardımlara ilişkin VI ncı, maluliyet yardımlarına ilişkin IX uncu ve ölüm yardımlarına ilişkin X ncu bölümlerine ait mükellefiyetlerin kabulü, sağlık yardımlarına ilişkin II nci ve analık yardımlarına ilişkin VIII inci bölümlere ait mükellefiyetlerin ise sözleşmenin 3. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak 9. maddesinin (d) fıkrası ile 48. maddenin (c) fıkrasındaki geçici istisna hükümlerinden yararlanmak suretiyle kabulü onayladığı, 102 sayılı Sosyal Güvenlik (Asgari standartlar) Sözleşmesine göre her üyenin “koruyucu mahiyette veya tedavi şeklinde sağlık yardımları yapılmasını teminat altına alacağı(II. Bölüm Madde 7), yardım yapılacak halin, sebebi ne olursa olsun hastalık hali ile gebelik, doğum ve bunların doğurduğu neticeler olduğu (II. Bölüm Madde 8), hastalık halinde; hekim reçetesiyle lüzum gösterilen ilaçları temin edeceği (II. Bölüm Madde 10.a.III) ve yardımdan faydalananlar veya bunların aile reislerinin, hastalık halinde yapılacak sağlık yardımı masraflarına iştirak ettirilebileceği, ancak bu iştirake taallük eden esasların ilgiliye ağır bir yük teşkil etmeyecek şekilde tesbit edilmesi gerektiği belirtilmiş ve yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuf olacağı açıklanmıştır. 102 sayılı sözleşmede düzenlenen sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez bir temel haktır. Bu kapsamda hastalık halinde tedavisi temel hak olan yaşam hakkını da ilgilendirdiğine göre Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca, onaylanan sözleşme hükümlerine iç hukuk normu olarak üstünlük tanınması gerekir. Avrupa konseyinin kabul ettiği ve Türkiye’nin de üye olduğu Avrupa Sosyal Şartı’nın 12. maddesine göre “Tüm çalışanlar ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler, sosyal güvenlik hakkına sahiptir”. 13. maddesine göre ise “Yeterli kaynaklardan yoksun olan herkes, sosyal ve tıbbi yardım alma hakkına sahiptir”. Şart “sosyal yardım ve sosyal güvenlik” konularını iki farklı madde altında düzenlemiş ve farklı yükümlülükler getirmiştir. Komite, 12. ve 13. maddelere nezaret etme ve bunları yorumlama amacıyla yardımları sosyal güvenlik ve sosyal yardım olarak sınıflandırmak üzere ölçütler belirlemiştir. Ulusal hukukun bir yardıma ilişkin yaptığı sınırlandırma nihai olmak zorunda değildir. Genel rejimler ile mesleki rejimlerden oluşan sosyal güvenlik sistemi, 12. madde bağlamında belirli beklenmedik olaylar (hastalık, iş maluliyeti, analık, aile yükümlülükleri işsizlik, yaşlılık, ölüm, dul kalma, mesleki kazalar ve hastalıklar) ile ilişkili primli, primsiz ve bunların birleşiminden oluşan (karma) yardımları kapsamaktadır. Ancak beklenmedik olaydan kaynaklanabilecek ihtiyaç durumunu iyileştirmek amacını taşıyan yardımları kapsamaz. 13. madde bağlamındaki sosyal yardım ise ne belirli bir riski kapsayan bir sosyal güvenlik rejimine ilişkin herhangi bir üyelik şartı ne de mesleki faaliyet veya prim ödeme koşulu aranmaksızın tamamıyla bireysel ihtiyaç bazında verilen yardımları ilgilendirmektedir. Yardım ilgili kişinin yeterli kaynaklara sahip olmasını sağlayan herhangi bir sosyal güvenlik yardımının bulunmadığı durumlarda verilmektedir.( Çiçekli, Avrupa Sosyal Şartı-Temel Rehber, s.165–166., Erdoğan, G. Avrupa Sosyal Şartı Ve Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı. TBB Dergisi, Sayı 77, 2008. s: 147) Diğer taraftan Dünya Sağlık Örgütü’nün 1985 yılında Nairobi de tanımladığı şekli ile Akılcı İlaç Kullanımı kavramına da yer vermek gerekir. “Kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun ilacı, uygun süre ve dozda, en uygun maliyetle ve kolayca sağlayabilmeleri” akılcı ilaç kullanımı kapsamında değerlendirilmektedir. Akılcı ilaç kullanımı, öncelikle halkın sağlığını ve toplumun çıkarını gözetir. Akılcı İlaç Kullanımı kapsamında öncelikle hastanın probleminin tanımlanması, kısaca hekim tarafından doğru teşhis konulması, sonrasında ise etkili tedavinin tanımlanması, ilaçlı tedavi uygulanacaksa uygun ilacın seçimi, dozunun ve uygulama süresinin belirlenmesi ve uygun reçete yazılması, sırası ile izlenmelidir. Anayasa ise temel hak ve ödevleri teminat altına almış, 17. Maddesinde herkesin yaşama hakkına, 60. Maddesinde herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu, devletin sosyal güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağını ve teşkilatı kuracağını hükme bağlamıştır. Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırlarının belirlendiği 65. Maddede ise, söz konusu görevlerin amaçlarına uygun önceliklerinin gözetilerek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirileceği yönünde düzenleme getirilmiştir. Anayasanın 56. Maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” hükmünü amirdir. Yukarıda bahse konu devletin sağlık hizmetlerini yerine getirme yükümlülüğü ile ilgili uluslararası ve anayasal düzenlemedeki görevlerin icrasına yönelik ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda bir takım yasal düzenlemeler getirilmiştir. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 62. ila 74. Maddeleri arasında, sosyal güvenlik kapsamında sağlık ve diğer hizmetlerinden kimlerin yararlanacağı, yararlanma süresi, kurumca finansman sağlanmayacak sağlık hizmetleri, sağlanacak hizmetlerin kapsamı, sağlık hizmetlerinden yararlanma şartları ve katılım payları, sağlık hizmetlerinden yararlanma usulleri, sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi, hizmetlerin sağlanması ve sağlık giderlerinin ödenmesi yöntemleri konularında ayrıntılı düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. “Sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile bunlardan yararlanma” başlığı altındaki 5510 sayılı Kanun'un 62. Maddesinde: “Bu Kanun gereğince genelsağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür. Sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler yararlandırılır. Bu Kanun kapsamındaki kişilere sağlanacak sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile kişilerden alınan primlerin tutarı arasında ilişki kurulamaz.” düzenlemesi yer almaktadır. “Sağlanan Sağlık Hizmetleri ve Diğer Haklar” başlıklı II. Bölümde ise finansmanı sağlanacak ve sağlanamayacak sağlık hizmetlerinin kapsamı düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun'un 63. maddesinde finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerine ilişkin dava konusu ile ilgili olarak; “Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri şunlardır: b) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbi bakım ve tedaviler, f) Yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbi araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbi cihaz, tıbbi sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbi sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri, (Değişik fikra: 6/2/2014-6518/81 md.) Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhisli ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen örtez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir... ”, 5510 sayılı Kanun'un 64. maddesinde finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetlerine ilişkin |dava konusu ile ilgili olarak; “Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri şunlardır: d) (Ek: 17/1/2012-6270/7 md.) 63 üncü maddeye göre yöntem, tür, miktar ve kullanım sürelerinin belirlenmesi sonucunda Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin kapsamı dışında bırakılan sağlık hizmetleri. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usül ve esaslar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Kurumca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”, Kanunun uygulanmasının gösterilmesi amacıyla, 23.08.2008 Tarih 26976 Sayılı Resmi gazetede yayımlanan "Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik", 26.03.2016 Tarih 29665 Sayılı Resmi gazetede yayımlanan "Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmelerinin/protokollerinin Hazırlanması Ve Akdedilmesine İlişkin Yönetmelik", 10.02.2016 Tarih 29620 Sayılı Resmi gazetede yayımlanan "Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Sağlık Sigortası Alternatif Geri Ödeme Yönetmeliği" aynı resmi gazete yer alan "İlaç Geri Ödeme Yönetmeliği", 01.08.2019 Tarih 30849 Sayılı Resmi gazetede yayımlanan "Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu Bilimsel Danışma Komisyonlarının Teşkili Ve Görevleri Hakkında Yönetmelik" hükümleri kanuni mevzuatımızda yer almaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğinin 3/1g Maddesinde "sağlık uygulama tebliği (SUT)" tanımlanmıştır. "Sağlık Uygulama Tebliği: Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerine ait ücretler ile tedavi yardımlarının verilmesine ilişkin usul ve esasların belirlendiği kurumca yayımlanan ilgili yıl Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğini" ifade etmektedir. Bu mevzuatın düzenlemelerinden anlaşılacağı üzere Sağlık Uygulama Tebliğ tedavinin finansmanının kapsamının belirlenmesi anlamında sınırları çizen temel dayanaktır. Uyuşmazlığın temelinde kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerine ait ücretler ile tedavi yardımlarının verilmesine ilişkin usul ve esasların belirlendiği tebliğde yer almayan hizmetin ne şekilde karşılanacağı hususu yatmaktadır. Sut kapsamında yer almayan hizmetin hangi şartlarda karşılanacağına dair çıkarımı güncel içtihatlardan yapmak doğru bir yaklaşım olacaktır. Güncel değerlendirmeler açısından temel kriter; "ilacın söz konusu kanser hastalığının tedavisinde hayati öneme haiz ve kullanılmasının zorunlu olup olmadığının, dolayısıyla kullanılmasının tıbben ve fennen sigortalının iyileşmesine katkıda bulunup bulunmayacağının, ilacın hangi tür kanser hastalarında hangi evrede ve hangi dozda kullanılacağının ve bu hususların nasıl belirleneceğinin, davaya konu ilaçla yapılacak tedavinin bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre daha etkin ve daha yararlı olup olmadığının belirlenmesi" olarak şekillendirilmiştir. Bu halde somut olayda istemin mevzuatın yorumlanması ile ortaya çıkarılan temel çerçevede değerlendirilmesi gerekecektir. Bu değerlendirme dosya kapsamı ile temin edilen deliller doğrultusunda karar içeriğinde yapılacaktır.


Finansmanı Sağlanacak Sağlık Hizmetlerine İlişkin Katılım Payı : Dava konusu istemin bir boyutu da katılım payı alınmasına ilişkin düzenleme olduğundan bu hususun da değerlendirilmesi gerekecektir. Katılım payına ilişkin temel yasa, yönetmelik, tebliğ ve eklerinde düzenlemeler yer almaktadır. “Katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler” başlıklı 5510 sayılı Kanun'un 69. Maddesinin d bendinde ise dava konusu ile ilgili olarak; “68 inci maddede sayılan sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler şunlardır: d)Sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; Kurumca belirlenen kronik hastalıklar ve hayati önemi haiz 68 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sağlık hizmetleri ile organ, doku ve kök hücre; nakli. ”. Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 39. Maddesinin e ve f bentlerinde ise dava konusu ile ilgili olarak; ... Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları tarafından sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; Kurumca belirlenen kronik hastalıklarda bu yönetmeliğin 33, 34 ve 35 inci maddelerinde belirtilen katılım payları alınmaz. Kurum, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi, ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlar bakımından, katılım payı alınmayacak kronik hastalıkları ayrı ayrı belirleyebilir. Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları tarafından sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; Kurumca belirlenen hayati öneme haiz ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçlerinden katılım payı alınmaz .." düzenlemeleri bulunmaktadır. Kurum yönetmelik ile verilen görev kapsamında katılım payından muaf kronik hastalıkları Sağlık Uygulama Tebliğinin ekinde belirlemiştir. Sağlık raporu ile belgelendirilmesi şartıyla; Kurumca belirlenen SUT Eki “Ayakta Tedavide Hekim ve Diş Hekimi Muayenesi Katılım Payı Alınmayacak Kronik Hastalıklar Listesi” nde (EK-1/A) yer alan kronik hastalıklarda, kişilerin bu hastalıkları ile ilgili uzmanlık dalındaki ayaktan muayenelerinde SUT’un 1.8.1 maddesinde tanımlanan katılım payı alınmamaktadır. Ek liste düzenlemesi ise kurum tarafından liste halinde belirlenmiştir.


Katılım Payı Alınmayacak Kronik Hastalıklar Listesi

Tanı Kodu Hastalık Adı

A15-A19 Tüberküloz

A24 Ruam ve Melioidoz

A80-A89 Merkezi sinir sisteminin viral enfeksiyonları

B00-B09 Deri ve Müköz Membran Lezyonları ile Karakterize Viral İnfeksiyonlar

B18 Kronik Viral Hepatitler

B20-B24 İnsan İmmüm Yetmezlik Virusu (HIV) Hastalığı

C00-C14 Dudak, Ağız Boşluğu ve Farinksil Malign Neoplazmları

C15-C26 Sindirim Organları Malıgn Neoplazmları

C30-C33 Solunum Organları ve İntratorasik Organların Malıgn Neoplazmları

C34 Bronş ve Akciğerlerde Malıgn Neoplazm

C38 Kalp, Mediasten ve Plevrada Malıgn Neoplazm

C40-C41 Kemik ve Eklem Kıkırdağının Malıgn Neoplazmları

C43-C44 Derinin Malıgn Neoplazmları

C49.5 Pelvis Bağ ve Yumuşak Dokusu Malign Neoplazmı

C50 Memenin Malıgn Neoplazmı

C51-C58 Kadın Genital Organlarının Malıgn Neoplazmları

C60-C63 Erkek Genital Organlarının Malıgn Neoplazmları

C64-C68 Üriner Sistemin Malıgn Neoplazmları

C69 Göz ve Eklerinde Malıgn Neoplazm

C71 Beyinde Malıgn Neoplazm

C72 Omurilik, Kranial Sinirler ve Merkezi Sinir Sisteminin Diğer Kısımlarında Malıgn Neoplazm

C73-C75 Troid ve Diğer İç Salgı Bezlerinin Malıgn Neoplazmları

C77 Lenf Bezlerinin İkincil (Sekonder) ve Tanımlanmamış Malıgn Neoplazmları

C81 Hodgkin Hastalığı

C82 Foliküler [Nodüler] Non-Hodgkin Lenfoma

C83 Yaygın Non-Hodgkin Lenfoma

C90 Multiple Miyelom ve Malıgn Plazma Hücresi Neoplazmları

C91 Lenfoid Lösemi

C92 Miyeloid Lösemi

C94 Hücre Tipi Tanımlanmış Diğer Lösemiler Sağlık raporu ile belgelenmesi kaydıyla bu listede yer alan tanılarda geçerli olmak üzere ilgili branşa başvurularda SUT’un 1.8.1 numaralı maddesinde tanımlanan katılım payı alınmamaktadır. Bu kapsamda davacının tanılı hastalığının belirtilen liste kapsamında olup olmadığının karar içeriğinden değerlendirilmesi gerekmiştir.


Emsal Yargı Kararları: Uyuşmazlık konusu hususa dair mevzuatın farklı yorumlanma şekilleri günümüzde karşımıza çıkmaktadır. Benzer mahiyetli olaylara dair emsal ilamlar ile yapılan değerlendirmeler şu şekildedir. İnsan yaşamının kutsallığı ve temel insan haklarından olan, yaşama ve sosyal güvenlik hakkının özüne dokunacak sınırlamalar getirilemeyeceği yönündeki ilkeler göz önüne alındığında; ilaç salınımlı stentle sınırlı olarak, uyuşmazlığın, hekimin tercihine üstünlük tanınarak giderilip, tedavide kullanılması durumunda, ilaç salınımlı stentin, hasta açısından tıbben gerekli olduğu esas alınarak sonuca gidilmesi gerekir. (Y. . HD. 15.3.2013 tarih ve E. , K.). AİHM, 2012 yılında verdiği Panaitescu/Romanya kararında Başvurucunun tedavisi için gerekli iki ilacın pahalı olduğu gerekçesi ile karşılanmaması ve Hamburg’da 2 aylık tedavi için gereken masrafların karşılanmamasını konusunu incelemiştir. Başvurucu lehine ilaç ve tedavi masraflarının karşılanması gerektiğini belirten yerel mahkeme kararı vardır. AİHM bu kararlara rağmen tedavi masraflarının karşılanmamasının usul açısında yaşam hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. AİHM, yaşam hakkını korumakla görevli olan devletin mali sebepleri mazeret göstererek mahkeme kararlarını uygulamasını geciktiremeyeceğini belirtmiştir. AİHM benzer bir yaklaşımla yaşam riski olan A.A/Türkiye (Başvuru No: 50624/19) başvurusunda 2.10.2019 tarihinde tedbir kararı vermiştir. Başvurucunun tedavisi için hayati öneme sahip ilacın temini için daha önce iş mahkemesine ve Anayasa Mahkemesine yaptığı tedbir talepleri olumsuz sonuçlanmıştır. Bunun üzerine başvurucu AİHM başvurmak zorunda kalmıştır. AİHM Başvurucunun yaşam hakkının riske girdiğini dikkate alarak, Başvurucunun herhangi bir kişisel masrafa maruz kalmadan, Pembrolizumabetken maddeli Keytruda isimli ilacın tedavisinden faydalandırılması gerektiğini Hükümete bildirmiştir.  Hükümetin tedbir kararı sonrası gerekli tedaviyi sağlamasında sonra tedbir kararı kaldırılmıştır. Anayasa Mahkemesi 7.1.2020 tarihli D. B. (B. No:2019/41507 tedbir kararı) kararında hastalar için hayati öneme sahip ilaçların temini konusunda şu ilkeleri ortaya koymuştur. “Sağlık ve sosyal güvenlik hakları, Anayasa’nın 56. ve 60. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla ve devletin söz konusu alanlarda görevleri bulunmakla birlikte, Anayasa’nın 65. maddesinde de öngörüldüğü üzere devletin bu görevlerini, öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirmesi gerekmektedir Devletin vücut bütünlüğünü koruma konusundaki ödevi, sağlık hizmetlerinin mutlak anlamda ücretsiz olarak sağlanacağı şeklinde yorumlanamaz (Salim Sayın, B. No: 2013/3382, 4/11/2015, § 41). Devletin bireylere sağlık hizmeti sunma konusundaki yükümlülüğü, ülkenin sosyal ve ekonomik gerçekleriyle yakından ilgilidir. Bu nedenle devlet, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılabilmesi noktasında, kaynakların tahsis edildiği alanlara ilişkin bazı sınırlamalar öngörebilir. Dolayısıyla sağlık hizmeti sunma konusunda devletin pozitif yükümlülüğünün ekonomik sınırları belirlenirken, devletin kamu kaynaklarını kullanma konusundaki takdir hakkı ile tedavi ücretlerinin bireylere yüklediği ekonomik külfet arasında makul bir denge kurulmalıdır. Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır. (Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2006 tarih ve E:2006/lll, K:2006/112 sayılı kararı) Bu kapsamda özellikle Anayasanın 65. maddesinde yer alan; Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirebileceğine ilişkin düzenleme ile; Devlete, Anayasa ile yüklenen ödevler arasında öncelikler gözetilmek suretiyle mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde görevlerini yerine getirme imkanı tanınmış olup, bu öncelikler arasında yaşama hakkı da dahil olmak üzere kişilerin ruh ve fizik sağlığı içinde insana yaraşır bir hayat sürdürmesini sağlama görevinin en öncelikli olduğunu belirtmekte fayda vardır. (Y. 10. HD. 2014/25784 E ve 2015/3636 K). Tedavide kullanılan ilaç bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından ödenmesi istemlerine ilişkin idari yargıda görülen davalarda ise , ilk derece mahkemelerinin kabul kararlarına karşı istinaf istemlerinin Bölge İdare Mahkemeleri tarafından reddine karar verilmek suretiyle, ilk derece idare mahkemelerinin kararlarının kesinleştiği görülmektedir. (İstanbul Bölge İdare Mahkemesi . İdari Dava Dairesi 2022/ E. - 2022/ K., İzmir Bölge İdare Mahkemesi . İdari Dava Dairesi 2021/ E. 2022/ K., Ankara Bölge İdare Mahkemesi . İdari Dava Dairesi 2020/ E. - 2022/ K. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi, . İdari Dava Dairesi 2021/ E. - 2022/ K., Bursa Bölge İdare Mahkemesi . İdari Dava Dairesi 2021/ E. - 2021/ K. ) Hukuk yargılamasındaki güncel yaklaşımlara ve değerlendirmelere gelince ; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin son içtihatlarında, özetle, "davaya konu ilacın anılan hastalığın iyileşmesi için tedavisinde kullanılmasının hayati öneme haiz ve zorunlu olduğu sonucuna varıldığı taktirde ise ilaç bedelinin uygunluğu yönünden ve katkı payını da irdeleyecek biçimde denetime elverişli hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi" gerektiği gerekçesi ile oy çokluğu ile bozma kararları vermekte olduğu anlaşılmaktadır. (Yargıtay . HD. 2022/ E.- 2022/K., 2022/E.-2022/K., 2022/E.- 2022/K.)


Somut İstem Yönünden Değerlendirme : Yaşam ve sosyal güvenlik hakları, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış evrensel temel insan haklarıdır. Anayasa Mahkemesi, tedbir kararlarında da belirtiği şekilde sağlık hakkını (temelde sosyal güvenlik hakkını) sadece bir sosyal hak olarak görmemekte, aynı zamanda Anayasa’nın 17. maddesine göre “yaşam hakkı” kapsamında saymaktadır. Yaşama hakkının varlık nedeni, insanı doğal olmayan ölüme karşı korumaktır. Yaşama hakkı, esas itibarıyla yaşamın sürdürülmesini de güvence altına alır. Sosyal güvenlik hakkı dayanışma ilkesine dayanır. Sosyal güvenlik insanın biyolojik, doğal ve toplumsal risklere karşı güvence altında olmasıdır. Sosyal güvenlik insanın kaderinin piyasaya ve başkalarının insafına terk edilmemesi demektir. Devletler, kişilerin sağlığını ve yaşamını korumak için tedbirler almak zorundadır.


Özellikle yaşam hakkının doğrudan ihlali oluşturabilecek durumlarda devletin, tedaviye ve ilaca erişim/bütçe olanakları şeklinde orantılamanın geçerli olmadığı kabul edilmektedir. Başka bir anlatımla kişiler devletin genel olarak herkese sağladığı tedaviden daha yükseğini talep etmesi sosyal haklar kapsamında bir talep olduğu için kabul edilmemektedir. Fakat tedavi veya ilaç temin edilmediği durumlarda kişinin bedensel bütünlüğü bozulacak veya ölüm riski ile karşılaşılacaksa yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmekte, bu durumda devletin korumak zorunda olduğu yaşam hakkı kapsamında bir pozitif yükümlülük ortaya çıkmaktadır. Kısaca devletin kişilerin yaşamını koruma için zorunlu ilaçları temin etmesi gerekir. Genelde genel sağlık sigortası kapsamında olan kişilerin özelde ise kurum sigortalısının yaşam ve sağlığının kurumun mali tasarruf kaygılarına üstün tutulması gerektiği açıktır. Sosyal güvenlik ve yaşam hakkının korunmasında, kişinin sağlığına tedavi ile kavuşması yanında, tedavinin hastalığı tedavi etmese bile yaşamını uzatması, alınacak ilacın yararlı olması, başka bir anlatımla uluslararası sözleşmeler ve akılcı ilaç kullanımı ilkelerinde belirtildiği gibi yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuf olması yeterlidir. Yaşam hakkı kapsamında tedavi ve ilaç temin edilmesinde, hastanın probleminin tanımlanması, hekim tarafından doğru teşhis konulması, sonrasında ise etkili tedavinin tanımlanması, ilaçlı tedavi uygulanacaksa uygun ilacın seçimi, dozunun ve uygulama süresinin belirlenmesi ve uygun reçete yazılması” aranmalıdır. Yaşam hakkı, salt insanın biyolojik-fiziksel yaşamını değil, hukuksal bir değer olarak onun yaşama hakkını da korumayı içerir. Belirtmek gerekir ki, hastanın probleminin tanımlanması, doğru teşhis konulması, etkili tedavinin tanımlanması, uygun ilaç seçimi, dozu ve uygulama süresi belirlenmesi ve uygun reçete yazılması, tedavi uygulayan hekime aittir. Hekimin bu yönteme uygun hareket edip etmediği ancak denetlenebilir. Hekimin bu tespiti sağlık kurulu raporu ile desteklenmiş ve yargılama sırasında tekrar rapor alınmış ve uygun bulunmuş ise artık akılcı ilaç kullanımından söz edilmeli, bu kapsamda tedavi ve buna bağlı olarak ilaç giderleri karşılanmalıdır. Bu ilkeler ışığında dosya değerlendirildiğinde; Davacının hangi kapsamda sağlık hizmeti aldığı hususu kurum ile yapılan yazışmalar neticesinde belirlenmiştir. Davacının sağlık hizmeti almaya müstahak olduğu kurumun kabulü dahilindedir. Davacının kurum işlem dosyası celp edilmiştir. Kayıtlara göre davacının tedavisinde kullanılan ilaç bedelinin karşılanması istemli talebinin kurum tarafından reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu yönü ile kuruma başvuru şartının yerine getirildiğinin kabulü ile esasa girilmiştir. Davacının tanılı hastalığına ilişkin belirtilen sağlık kayıtları celp edilmiştir. Güncel içtihatlarda sağlık kayıtları üzerinde inceleme yapılması yolu öngörülmektedir. Bu çerçevede, Uyuşmazlık konusu ilacın ülkemizdeki ruhsat durumunun belirtilmesi ile davacının bahsi geçen rahatsızlığının ruhsatlı kullanım durumuna uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, Uyuşmazlık konusu ilacın endikasyon dışı kullanım şartlarının tartışılması ile davacının tıbbi geçmişi itibariyle endikasyon dışı kullanım şartının sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi, Davaya konu ilacın söz konusu kanser hastalığının tedavisinde hayati öneme haiz ve kullanılmasının zorunlu olup olmadığının dolayısıyla kullanılmasının tıbben ve fennen sigortalının iyileşmesine katkıda bulunup bulunmayacağının tespiti, İlacın hangi tür kanser hastalarında hangi evrede ve hangi dozda kullanılacağının ve bu hususların nasıl belirleneceğinin, davaya konu ilaçla yapılacak tedavinin bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre daha etkin ve daha yararlı olup olmadığının tespiti, Bu saptama yapılırken dosya içinde tedaviyi yürüten hekimlerin mevcut görüş, karar ve raporlarınında irdelenip varsa çelişkilerin gerekçeli olarak giderilmesi amacıyla üniversite hastanesinden rapor alınmıştır. Düzenlenen rapor ilacın kullanım şartları, gerekliliği ve yaşam hakkının korunmaya değer üstün hali dikkate alındığında itibar edilir yeterlilikte görülmüştür. Bu kapsamda ilaca başvurulması ve kurumdan talep edilmesinde davacının haklı olduğu hekim değerlendirmesi ile ispat olunmuştur. Güncel içtihatlarda katılım ayı irdelemesi yapılması da istenmektedir. Bu husus mevzuatı ilgilendirir nitelikte olduğundan ayrıca bir rapor alınmasına gerek görülmemiştir. Davacının hastalığı Sağlık Uygulama Tebliğ eklerinde yer alan katılım payından muaf kronik hastalıklar listesinde C34 kodu ile yer almaktadır. Bu hastalık açısından katılım payından muafiyet bulunduğu da gözetilerek istem değerlendirilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 62. maddesi uyarınca “genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı olan davacı için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür. Zira doğru teşhis konulmuş, anılan ilaç uygun olarak seçilmiş, dozu ve uygulama süresi belirlenmiş ve reçeteye bağlanmıştır. Davacının yaşam süresinin uzaması, yaşam ve sosyal güvenlik hakkı kapsamındadır. İlacın esas itibarıyla yaşamın sürdürülmesini sağladığı anlaşıldığından, devletin yaşamı koruma yükümlülüğü içinde kaldığı açıktır. Burada salt iyileşme ve sağlığa kavuşma aranması, yaşam hakkının kısıtlanması anlamına gelecektir. İlaca dair içtihatlarda belirlenen zorunlu kullanım şartının gerçekleştiği uzman heyetin mütalaasından anlaşılmaktadır. Açıklanan mevzuat ilkeleri, emsal kararlar, sağlık hizmetlerine dair mevzuatın gereği ve heyet raporuna istinaden davanın kabulü gerekmiştir.

HÜKÜM:

1-Davanın KABULÜNE,

-Kurumun tarihli ve sayılı kurum işleminin iptaline,

-Davacının tedavisinde kullanılan tecentrıq ticari isimli ilacın bedelinin tedavi sonuçlanıncaya kadar kurum tarafından geri ödemesinin yapılmasına,

2-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,

3-5502 sayılı yasanın 36. maddesi uyarınca SGK harçtan muaf olduğundan aleyhine harca hükmedilmemesine,

4-Davacı taraf kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca takdir olunan 30.000,00 TL vekalet ücretinin davalı kurumdan alınarak davacı tarafa verilmesine,

5-Davacı tarafça yapılan 2.664,25 TL yargılama giderinin davalı kurumdan alınarak davacı tarafa verilmesine,

6-Davalı kurum tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde kendilerine iadesine, Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı ve davacı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre (7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 7/3-4 Maddesi ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 345/1 Maddesi gereği) içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulünce anlatıldı.

Katip Hakim

Comments


bottom of page