top of page

Akciğer Kanseri - İmfinzi İlaç İçin Kazandığımız Davanın Sonucu !


T.C.

İSTANBUL . İDARE

MAHKEMESİ



ESAS NO : 2024/

KARAR NO : 2025/

DAVACI :

VEKİLİ : AV. TÜRKER FATİH ÇİÇEK

DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

VEKİLİ :



DAVANIN ÖZETİ :

Davacı tarafından, "Bronş veya Akciğer Neoplazmı" tanılı rahatsızlığının tedavisinde kullanılan "Durvalumab" etken maddeli İMFİNZİ isimli ilacın tedavi süresi boyunca kesinti yapılmaksızın ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine yönelik Süreyyapaşa Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi'nin tarih ve edilerek iptali istenilmektedir. sayılı işleminin; hukuka aykırı olduğu iddia


SAVUNMANIN ÖZETİ :

Usule ilişkin olarak, davanın süresinde açılmadığı, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu, yetkili mahkemenin ise Ankara Mahkemeleri olduğu, esasa ilişkin olarak ise; "Durvalumab" isimli ilacın, Sağlık Uygulama Tebliğinin bedeli ödenecek ilaçlar (Ek-4/A) listesinde yer almadığı, dava konusu işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.


TÜRK MİLLETİ ADINA


Karar veren İstanbul . İdare Mahkemesi'nce, davalı idarenin usule yönelik itirazları yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

Dava, davacı tarafından "Bronş veya Akciğer Neoplazmı" tanılı rahatsızlığının tedavisinde kullanılan "Durvalumab" etken maddeli İMFİNZİ isimli ilacın tedavi süresi boyunca kesinti yapılmaksızın ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine yönelik Süreyyapaşa Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi'nin tarih ve sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin nitelikleri sayılırken sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış, 5. maddesinde, Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmakla görevli olduğu belirtilmiş, 17. maddesinin birinci fıkrasında ise, herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır.


Öte yandan, Anayasa'nın 56. maddesinde, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, tasarruf ve verimi artırarak, işbirliği gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği, Devletin bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği; 60. maddesinde, herkesin, sosyal ve güvenlik haklarına sahip olduğu, Devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alıp teşkilat kuracağı, 65. maddesinde ise, Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda, Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği düzenlemelerine yer verilmiştir.


5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun "Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri" başlıklı 64. maddesinde, "Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri şunlardır: a) Vücut bütünlüğünü sağlamak amacıyla yapılan ve iş kazası ile meslek hastalığına, kazaya, hastalıklara veya konjenital nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan durumlarda yapılacak sağlık hizmetleri dışında estetik amaçlı yapılan her türlü sağlık hizmeti ile estetik amaçlı ortodontik diş tedavileri. b) Geleneksel, tamamlayıcı, alternatif tıp uygulamaları ve Sağlık Bakanlığınca izin veya ruhsat verilmeyen sağlık hizmetleri ile Sağlık Bakanlığınca tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri. c) Yabancı ülke vatandaşlarının; genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayıldığı tarihten önce mevcut olan kronik hastalıkları... Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Kurumca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." hükmü öngörülmüştür.


Sağlık Uygulama Tebliği'nin "Reçetelere yazılabilecek ilaç miktarı" başlıklı 4.1.4 maddesinin dördüncü fıkrasında, "Bir ilacın Ülkemizde onaylanmış endikasyonu ve Kısa Ürün Bilgisinde tanımlanan dozu dışındaki her türlü kullanımı, Sağlık Bakanlığınca verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onayı ile mümkündür.

a) Bir ilacın ülkemizde onaylanmış endikasyonu dışındaki her türlü kullanımı için Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan “Endikasyon Dışı İlaç Kullanımı Kılavuzu”nda belirtilen esaslara da uyulacak olup, kılavuzda tanımlanmamış durumlar için hasta bazında Sağlık Bakanlığı endikasyon dışı ilaç kullanımı onayı aranır.

b) Kurum web sayfasında yayımlanan EK-4/D Listesinde yanında (*) yıldız işareti bulunmayan ilaçların, söz konusu listede ilişkilendirilen hastalıklarda kullanımı halinde Sağlık Bakanlığı endikasyon dışı ilaç kullanım onayı aranmaz.

c) Sağlık Bakanlığı tarafından verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onaylarında, bu onay için süre belirtilmemiş ise rapor yenilenmesinde yeni onay aranmaz.

ç) Endikasyon dışı ilaç kullanım onayı aranacak ilaçlar için reçeteler ve sağlık raporları ilgili uzman hekim/hekimlerce düzenlenir.

d) Bir ilacın ülkemizde onaylanmış endikasyonunda tanımlı olmayıp, SUT’ta özel düzenleme olarak yer alan koşulu dışında kullanımı, Sağlık Bakanlığınca hasta bazında verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onayı ile mümkündür.

e) EK-4/A Listesinde yer alan ve SUT’ta endikasyona dayalı özel düzenlemesi olan bir ilacın, bu düzenlemenin yürürlük tarihinden sonra Sağlık Bakanlığınca sonradan ilacın ülkemizdeki ruhsatlı endikasyonlarına yeni bir endikasyon eklenmesi halinde; ilacın eklenen yeni endikasyonda kullanımı, Sağlık Bakanlığınca hasta bazında verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onayı ile mümkündür." düzenlemesine yer verilmiştir.


Devletin, herkesin sağlıklı bir yaşam sürdürmesi için gerekli teşkilatı kurmakla, yaşam hakkını sosyal hukuk devleri ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmakla ve sosyal güvenlik hakkını sağlayacak gerekli tedbirleri almakla görevli olduğu ve bu amaçla sosyal güvenlik hakkına sahip kişilerin tedavi giderlerinin ödenmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi için, içlerinde davalı idarenin de yer aldığı, bazı kurum ve kuruluşlara düzenleme yapma yetkisi verdiği, ancak söz konusu yetkinin planlama ve bazı düzenlemelerin yapılması amacıyla kullanılması gerektiği açık olup yetkinin veriliş amacı aşılarak, ilgililerin sağlık hizmetine ulaşmasının engellenmesi veya ağır bir mali yük altında bırakılması sonucunu doğuracak şekilde uygulanması hukuken mümkün bulunmamaktadır.


Dava dosyasının incelenmesinden. davacı tarafından "Bronş veya Akciğer Neoplazmı" tanılı rahatsızlığının tedavisinde kullanılan "Durvalumab" etken maddeli İMFİNZİ isimli ilacın tedavi süresi boyunca kesinti yapılmaksızın ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine yönelik Süreyyapaşa Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi'nin tarih ve iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.


Uyuşmazlıkta, dosya içeriğinde yer alan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davacıya"BRONŞ VEYA AKCİĞER MALİNG NEOPLAZMI" hastalığı tanısı konulduğu, ve hastalığının tedavisinde Durvalumab etken maddeli İMFİNZİ adlı ilacın kullanımının doktor tarafından önerilerek reçete edildiği, söz konusu ilacın davacının hastalığının tedavisi için gerekli olduğunun sabit olduğu, endikasyon dışı kullanım onay sürecinin tamamlandığı, bedeli karşılanmayan "İMFİNZİ" isimli ilacın davacı tarafından kullanılması gerektiğine ilişkin uzman doktor tarafından hazırlanan reçetelerin de dava dosyasına sunulduğu görülmektedir.


Bu durumda, davacının hastalığı da göz önüne alındığında, tedavide kullanılacak ilacın davacı açısından yaşamsal öneminin bulunduğu, ilacın kullanımının davacının tedavisinin planlanmasından ve bu tedavide uygulanacak ilacın belirlenmesinden sorumlu uzman doktor tarafından reçete edildiği, dolayısıyla sözü edilen ilaç bedelinin idarece ödenmemesinin, 5510 sayılı Yasa kapsamında tedavi yardımından yararlanan davacının sağlıklı yaşam hakkı ve sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmayacağı, aksine bir uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan yaşam hakkı ilkesine aykırılık teşkil edeceği anlaşıldığından, söz konusu ilacın bedelinin tedavi süresince kesintisiz karşılanması gerektiği sonucuna varılmakla, ilaç bedelinin idarece karşılanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.


Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin İPTALİNE, aşağıda dökümü yapılan 2.076,50-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 18.000,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücreti avansının kararın kesinleşmesinden sonra Mahkememizce davacıya iadesine, kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere, 29/01/2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Başkan Üye Üye

Comments


bottom of page